Haberler

Bulgaristan Türkleri'nin Özgürlük Savaşçılarından Öğretmen, Yazar ve Şair Ömer Osman Erendoruk’u vefatının 17. yılında rahmet ve şükranla anıyoruz.


  Bulgaristan Türkleri'nin Özgürlük Savaşçılarından Öğretmen, Yazar ve Şair Ömer Osman Erendoruk’u vefatının 17. yılında rahmet ve şükranla anıyoruz.

Ömer Osman Erendoruk Kimdir?
1934 yılında Kırcaali’nin Koşukavak kasabasının Karakuz Köyü'nde doğdu.
1955'te Türk Pedagoji Okulu'ndan mezun oldu, 1980'e kadar 24 yıl Türkçe öğretmeni olarak çalıştı, Türkçe gazete ve dergilerde şiir ve hikâyeleri yayınlandı.
Totaliter rejimin Türk halkına uyguladığı eritme politikalarına şiddetle karşı çıkanların başında gelenlerden milli duyguları güçlü olumsuzluklara tepki gösteren isyankâr bir öğretmen ve şairdir.
Yıllar birer birer geçip giderken, Bulgaristan Türkleri ’ne yapılan zülüm de artıyordu, öğretmen Ömer Osman totaliter rejimin Türk halkına yapılan zulmü, vahim olayları kaleme alır.
O günleri ‘’Anam Uyuyor mu’’ hikayesinde kendinin ve ırkının nasıl eritildiğini şöyle yazar:
………....................................

‘’İçim sızlaya sızlaya kasabaya vardım. Gözlerim Hasanların, İhsanların ayaklarındaydı. Hepsinin eridiğini gördüm. Ama birkaçı hariç, kimse bunun farkında değildi. İnsanlar eridiklerinden habersiz, yoğun bir koşmaca, koşturmaca ile meşguldüler. Oysa her gün, her saat azalıyor, tükeniyorlardı.’'
…..............................................
Gizlice şiirler, hikayeler, romanlar, piyesler yazıyor ve yazdıklarıyla da önce çevresindeki yakın aydın dostlarını ve halkını bilinçlendirmeyi düşünüyor.
İhbar edilir ve henüz baskısı yapılmayan kitapları: 'Uçurum! (Roman), 'O Kuş Örüyor' (roman), Garip Milyon' (roman), 'Buruk Acı' (roman) ve 'Bebek' (piyes),'Fısıltı' (Öyküler) güvenlik görevlilerin eline geçmiştir. Güvenlik görevlileri tüm eserleri ve bunlardan başka eline geçirdiklerini yok eder.
Ömer Osman bu olaylardan sonra 1980 yılında tutuklanır, beş yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştır, üç buçuk yıl Eski Zağra ceza evinde, 1985’te altı ay Belene Ölüm Kampı'nda tutuklu kalır ve 1989 yılına kadar Roman kasabasına sürgün edilir.
Güçlü bir önseziye sahip şair Ömer Osman Jivkov rejiminin baskılı yıllarında başlatılan soykırıma eli kolu bağlı seyirci kalmaz.
O yılların dayanılmaz acısını ise ‘’SOS veya Üçüncü Mezar’’ destanında şöyle ifade emektedir:
………...............................

‘’Türkçe söylemek yasak, Türkçe yürümek yaya
Türkçe işitmek yasak, Türkçe bakmak dünyaya
Türkçe sevinmeyecek, Türkçe gülmeyeceksin
Alnından akan teri Türkçe silmeyeceksin.
Türkçe bağlamak yasak ayakkabı bağını,
Türkçe ayırmak yasak solunu ve sağını,
Sofranda ekmeğini Türkçe dilmeyeceksin,
Türkçe yaşamayacaksın, Türkçe ölmeyeceksin.’’
..........................................

Tek suçu bu ülkede Türk doğmuş ve Türkçe yazı yazmasıydı.
Bulgaristan’da o ıstırap dolu günlerde, kelepçeli ellerle haykırırken bile şair Ömer Osman Erendoruk’un Allah sevgisi, Türklük ve anadili Türkçe sevgisi her şeyden üstündür.

Seciyem

‘’Yüreğim korumayı başardığım tek varım,
Allah’ım var içimde, Türklüğüm, Ana dilim.
Onlar benim düşmana yol vermeyen duvarım,
Yürüdüğüm tek yolu aydınlatan kandilim.’’
………………………………………………..

Ölüm Bile

Ölüm bile alamaz elimden ölüm bile
Allah’ımın, Türkçe’min, Türklüğümün yerini’’
..........................................

Ömer Osman ve ailesi 10 Haziran 1989 yılında sınır dışı edilir ve çok sevdiği Anavatan Türkiye Cumhuriyeti'ndedir.
Kapıkule Anavatan topraklarındadır.
………………………………………………

O günü orada yaşadığı bir hatırasını da şöyle kaleme alır:
....................
Yanımıza bir başkası geldi o daha kibar:
‘’Hoş geldin. Geçmiş osun.’’ dedi.
Ben de:
‘’Teşekkür ederim. Sağ olun’’ cevabını verdim.
……………………………..
Yolculuk nasıl geçti? (Soruları soran Milliyet Gazetesinden Rafet Ballı.)

Yolculuğumun kısa olanı buraya yüz elli kilometre kadar olanı, Bulgarların aralıklı ‘dur’ emirleri dışında iki saatte geçti. Bir de yolculuğumun uzun olanı var ki ,1934 yılında Kırcaali İlinin Karakuz köyünden başlar. Okul yılları, Koşukavak bölgesinde 24 yıl öğretmenlik. Üç buçuk yıl Eski Zağra ceza evi, altı ay Belene Ölüm Kampı ve üç yıl Roman sürgünlüğüne uğrar ve tekrar Koşukavak'tan buraya, Türkiye topraklarına, Anavatan’a uzanır.’’

Bütün bu çileli yolculuk sırasında seni ayakta tutan, umutla yaşatan nedir?
‘’Başucumda Demokles Kılıcı, ayaklarımın altında sönmek bilmeyen Bulgar zulmünün ateşi, dolayımda gene o zulmün kızıl yalımları eşliğinde geçen bu yolculukta beni ayakta tutan bir şey vardı: sevgim!’’

Nasıl sevgi? Neyin sevgisiydi bu?

‘’Anavatan sevgisi, Türk olma, Türk kalma sevgisi.
Türk devletine, Türk Bayrağına, Türk tarihine, Türk ve Müslüman büyüklerime olan sevgim….’’ diye cevaplar.

Ömrünün sonuna kadar İstanbul’da ikamet eden Ömer Osman Erendoruk huzur içinde öğretmenlik hayatını, yaratıcılığını sürdürdü ve değerli şiir ve roman kitaplarıyla okuyucularını sevindirdi.
Kalp yetmezliği sebebiyle 19 Ekim 2006 tarihinde vefat etti.
Bulgaristan Türklerin haklarını savunmuş, ömrünü eşitlik ve özgürlük davasına adamış öğretmen, yazar ve şair Ömer Osman Erendoruk’u aramızdan ayrılışının 17. yıl dönümünde rahmet ve şükranla anıyoruz.

Allah rahmet eylesin. Ruhu şad olsun.

Yönetim Kurulu Adına
Abdurrahim Nursoy
Genel Başkan

Genel Başkanın Mesajı


1985 yılında kamu yararına çalışan bir dernek olarak kurulan İZMİR BALKAN GÖÇMENLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ (İZMİR BAL-GÖÇ) 38 yıllık bir geçmişe sahiptir. Dernek kurucularımızdan hayatta olmayanları minnetle anarken hala hayatta olanlara Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Derneğimizin kuruluşunda yer alan, derneğin gelişmesine katkıda bulunan, bugünlere gelmesinde rol oynayan tüm Genel Başkanlarına, Yönetim Kurullarına ve üyelerimize minnetimizi bir kez daha ifade ediyor, derin şükranlarımızı sunuyorum.

İZMİR BAL-GÖÇ üyelerinin hepsi, aramızdaki en büyük göçmenin Mustafa Kemal ATATÜRK olduğunun bilincindeler. Hepimiz biliyoruz ki, büyük, ulu Balkan göçmeni, bugün içinde yaşadığımız en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Vatansız kalmanın ne olduğunu bilen bizler, bir göçmen olarak ulu önder ATATÜRK’ÜN Anadolu’ya gelerek Milli Mücadele’yi başlattığını ve düşmanın dört bir tarafını sardığı Türk yurdu Anadolu’ya sahip çıktığını, Türklüğün vatanı ve Balkan Türklüğünün umudu olan anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş olduğunu biliyoruz, O’nu kalbimizde yaşatıyoruz.

Misyonumuz çerçevesinde İZMİR BAL-GÖÇ, Balkanlardan anavatana göç etmiş ve Balkanlarda yaşamaya devam eden Türklerin ve Müslüman toplulukların birlik, beraberlik içinde yaşam standartlarının yükselmesi için çalışmaya, onların ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda karşılaştıkları sorunlara çözümler üretmeye, Balkanlarda ata mirasına sahip çıkarak gelenek ve göreneklerin sürdürülmesi için faaliyet göstermeye devam edecektir.

BAL-GÖÇ olarak düzenleyeceğimiz çeşitli etkinliklerle yerel ve ulusal düzeyde toplumun sorunlarına yönelik çözümler üretmeye ve toplumsal gelişmeye katkı sağlamaya devam edeceğiz. İZMİR BAL-GÖÇ’ün yeni Yönetim Kurulu kadrosuyla beraber Derneğimizin Balkanlarla bağlarını kuvvetlendireceğiz. Türkiye içerisinde kamu kurumları ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği alanlarını tespit edip ortak çalışmaları arttıracağız. Gençlerin ve kadınların BAL-GÖÇ’ de faaliyet alanlarını genişleteceğiz, etkin rol almaları için çalışacağız. Yeni projelerle BAL-GÖÇ, İzmir merkezli Balkanlara yönelik faaliyetlerde aktif olarak yer alacaktır. Gençlerin Derneğimizde daha etkin bir şekilde yer almasını sağlayarak topluma yararlı, Balkanları ve Anadolu’yu iyi tanıyan, bilgili, iyi bir vatandaş ve BAL-Göç’lü olarak yetişmelerine katkıda bulunacağız. Önceki dönemde Derneğimizin elde ettiği kazanımlara sahip çıkacağız ve onları geliştireceğiz.

Derneğimizdeki kurumsallaşma çalışmalarını hızlandıracağız. Üyelik kayıtları ile üyeler arası iletişim ve işbirliğinin kuvvetlenmesi için önemli adımlar atacağız. Sosyal tesisin inşaatı için gerekli girişimlerde bulunacağız. Bütün üyelerimizin aileleri ve çocukları ile birlikte yararlanacağı sosyal tesisimizin inşaatını başlatacağız. Bu konuda üyelerimize katkıda bulunmalarının önem taşıdığını hatırlatmak isterim. Bugün her şeyden önce partiler üstü, BAL-GÖÇ kimliğini öne çıkarmış, “ben her şeyden önce bir BAL-Göç’lüyüm bilinci ile hareket eden ve birlik beraberlik içinde İzmir’de yaşayan bir BAL-GÖÇ topluluğunun oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Derneğimiz bu konuda gereken çalışmaları icra edecektir.

29 Ocak 2023 tarihinde gerçekleşen 17.Genel Kurulumuzda üyelerimizin şahsıma yüklediği bu onurlu görev  için teşekkür ediyorum.  Tüm üyelerimizi kucaklıyor, desteklerini bekliyoruz. İzmir’in en büyük sivil toplum kuruluşlarından birisi olan İZMİR BAL-GÖÇ’Ü geleceğe taşımak için bize verdiğiniz sorumluluğun farkında olarak güveninize laik olmaya çalışacağız.

Tüm üyelerimizi, BAL-GÖÇ’Ü geliştirmeye ve geleceğe taşımaya yönelik faaliyetlerde aktif olarak yer almaya davet ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla,

15 Şubat 2023
Abdurrahim NURSOY
Genel Başkan

İzmir BAL-GÖÇ SOSYAL MEDYA